“Denizde Bulduklarım” adlı basit ve küçük bir çalışmam var. Her gün bir fotoğraf paylaşacağım ve toplam 44 fotoğrafla, insanların denize ya da sahile bıraktıkları küçük çöpleri (nesneleri) göstereceğim.
Şnorkel: #denizdebulduklarım albümünün ikinci nesnesi çocukların/gençlerin deniz gözlüğünün yanında satın aldığı bir şnorkel. Sahilde şnorkellere pek fazla rastlanmıyor ama yine de çevreyi kirleten eşyalar arasında.
Saç Tokası: #denizdebulduklarım albümünün ikinci fotoğraf nesnesi saç tokası. Bayanların yüzerken saçlarından kayan tokalar, dalgaların vurduğu sahilde kirliliğin bir parçası olmuş durumda.
Oyuncak Fincan: Bugün #denizdebulduklarım albümünün üçüncü üyesini paylaşıyorum, oyuncak fincan. Malum, yazın kumsallar çocuk eğlencelerinin başında geliyor. Erkek çocuklarının yaptığı kaleler, kız çocukların kumdan kahveleri… Peki geride bırakılan, çoğunlukla unutulan ya da kaybolan plastikler? Bu tip sorunların çözümünde anne ve babalara çevre sorumluluğu biniyor. Ebeveynlerin çocuklarına “oyuncaklarını kaybetmemeleri” konusunda öğüt vermeleri gerekiyor. Bu sayede hem gereksiz oyuncak alımları, hem de istenmeyen çevre kirliliği azalıyor. Az biraz detay düşünmenin bütüne etkileri unutulmamalı.
Oyuncak Yüzük: Bu fotoğrafı çektikten sonra gözle görünen kirliliğe neden olan en büyük unsurun çocuk eşyaları olduğu kanısına vardım. Ailelerin çocuklarını takip etmediğini, takip etseler bile kırılan, işe yaramayan oyuncakların sahilde bırakılmasına göz yumduklarını farketim. Zaten diğer unsurlara neden olan bu yetişkinlerin böyle bir davranış göstermelerine şaşırmak gerekir. İnsanlar bazen unutkan olabilir, gözden kaçan ya da denize düşüp de bulunamayan eşyalar olabilir. Bu durumda o eşyaları sahilde gören (benim gibi) insanların alıp çöpe atması gerekir. (Ki bu, herkes tarafından bilinen fakat uygulanmayan bir çözümdür) En azından böyle bir farkındalık yaratılabilir. Bunu bir çok kişi uygular ve uygulamayanlar da kendilerini sorgularlarsa, bir müddet sonra insanlar yerdeki eşyaları/çöpleri toplamaktan çok, gittikleri yerlerde bu tip şeyleri sahilde unutmamaya, bu konuda daha dikkatli olmaya başlayacaklardır.
Çakmak: #denizdebulduklarım albümünün bir diğer fotoğraf nesnesi yüzyılın en büyük tehlikesi olan sigaranın baş dostu. Sahilde gördüğüm birkaç çakmaktan bir tanesi bu, yani sahilde sigara içmeyi seven bir çok insan var. Hani erkeklerin dertleri olur da akşam bi birayı kapıp sahile giderler, yanında da sigara içerler, işte o akşamlarda terk edilen, unutulan bir nesne bu. Aslında bir tehlikenin de habercisi sayılır. Sahildeki kum, yaz aylarında güneşin altında kalan en sıcak şey sayılır. Patlayıcı bir gazın bulunduğu çakmağın kumun hemen altında olduğunu ve bir kişinin güneşlenirken altında patladığını düşünün. Eminim ki bu güneşlenen insan siz olmak istemezsiniz. O yüzden ne olursa olsun, etrafınızdaki insanların sahile gelirken yanlarında çakmak gibi yanıcı bir maddeyi getirmelerine engel olun.
Plastik Tarak: Açıkçası sahile tarak götüreni de ilk defa görüyorum. Şu zamana kadar sahilde saçını tarayan bir Allah’ın kulunu bile görmedim. Unutulacak bir nesne de sayılmaz. Muhtemelen kaybedilmiş.
Şurup Kaşığı: Bu nesne, diğer #denizdebulduklarım’a hiç benzemiyor. Düşünüyorum da bir insan neden şurubunu sahile götürsün? Ya da neden evinde, çadırında değil de kumsalda şurup içiriyorsun?
Ne Olduğunu Bilmediğim Plastik Parça: O kadar uzun zaman geçmiş ki üzerinden, ne olduğu bile anlaşılmıyor. Muhtemelen oyuncak parçalarından bir tanesi. Deniz tamamen insan çöplüğü haline gelmiş. Bu yöre yine iyi, başka yerlerde insanlar çöplükten yüzemiyor bile.
Kablo Aparatı: #denizdebulduklarım albümünün bir diğer ilginç üyesi. Muhtemelen sahildeki aydınlatmalarda kullanılan kabloların birinden düşmüş. Bu nesnenin nereden geldiği sorusu üzerinde pek durmuyorum. İnsanlar ve onların plastik ürünleri.
Ölçek: Nereden geldiğini bilmediğim bir diğer plastik nesne. Ne için kullanıldığını bile bilmiyorum açıkçası. Yine varsayımlardan giderek hareket edeyim. Kesinlikle tozla ilgili bir şey. Şurup şişelerinin ölçekleri genelde kaşık tarzında. Şişenin boyu maksimum ölçeğin sapı kadar. Muhtemelen toz halindeki ilaçlardan bir tanesi. Hatta şişesi de camdan. O kadar kelime oyunundan sonra söyleyebileceğim tek şey, insanların çevreyi kirletmekte sınır tanımadıkları. Yani düşünsene, insanlar ilaçlarını sahilde kullanıyorlar ve gözleri gibi bakmaları gereken bu ilaçların ekipmanları kayboluyor.
Oyuncak Bardak: Pek fazla bir şey söylemeye gerek yok. Bu da diğerleri gibi çocukların oyuncaklarının arasından kayıp giden bir parça. Fakat tekrar hatırlatmakta fayda var. Çocuklarınızın oyuncaklarını sahilde unutmaması konusunda uyarın.
Elastik Top: Albümün bir başka nesnesi eskiden çok satılan, yere hafifçe bırakılsa bile deli gibi havaya fırlayan top. Sahilde bu tip oyuncakların getirilmesi saçma tabi ama çocukları susturabilmenin başka bir çözümü de yok. Bu kadar küçük oyuncakların çocuklara verilmesine kesinlikle karşıyım.
Şişe Kapağı: Yazın en çok tüketilen içeceklerin başında geliyor kola. Denizden çıktıktan sonra ağızdaki o tuz tadını giderebilmenin en güzel yolu, bir bardak buz gibi kola içmektir. Ayrıca akşamüzeri sahilde arkadaşlarla sohbet ederken içilebilecek en mutlu edici içecektir (En azından benim için öyle). Tabi bu durumun olumsuz yanı da oluyor. Bilinçsiz insanların, sahilden ayrılırken, küçük bir parça bile olsa, çöplerini yanlarında götürmemeleri çevre kirliliğine yol açıyor. Karıncalar ev, kuşlar fincan, yengeçler top, köpekler ciklet ve balıklar jambon sanıyorlar bu kapağı. Yapmayın, yaptırmayın.
Dondurma Çubuğu: Yaz aylarının en çok sevilen yiyeceği kuşkusuz dondurma. Satışları başladıktan sonra yerlerde dondurma çubukları görmeye başladık. Nedense kışın hiç rastlamıyoruz, acep neden? İnsanoğlu kirletmeye, üşenmeye müsait bir varlık. Şimdi kim gidecek çöp kutusuna kadar? Kim insanlığını gösterecek? Bu fotoğrafın bize anlatmak istediği; “25 yıldır Magnum çubuklarını yere atıyoruz”.
Kuş Tüyü: Kuşları diğer canlılardan hep ayrı tutmuşumdur. Benim için kuş demek, özgürlük demektir. İki kanat çırpışında dünyaları dolaşır, bütün gün, gün batımını izleyebilirler. Güneşin hiç batmadığı bir gün bile geçirebilirler. Kendilerine has iletişimleri, sistemleri vardır. Uzun zamandır gözlemlediğim ve onlarla birlikte yaşadığım için biliyorum. Zaten bloguma (canergz.com) biraz göz gezdirmiş olan biri, kuşları sevdiğimi blogun hemen altındaki “Birds are infinite” yazısını görmüştür. Doğanın mükemmel yaratıkları.
Tarak: Genellikle sevgili bayanların kullandığı bir item tarak, saç fırçası vb. Muhtemel bir ihtimalle kumsalda unutulmuş ve dalgalar nedeniyle denize sürüklenmiş. Dalgalar kıyıya çarptıkça da orta kısmı çıkmış, ya da bir yere takılmış, bilmiyorum. Nereden nasıl geldiği pek önemli değil.
Deniz Kabuğu: Gözüme çarpan o kadar çöpün arasında, gördüğümde bana normal gelen şeyler de vardı. Denizi ve sahili kirleten onca eşyalardan sonra denizi deniz yapan şeyleri de unutmamak gerektiğini düşündüm. Madem sahildeki kirliliğe neden olan eşyaları paylaşacağım, en azından araya bir iki tane de güzellik katan şeyleri ekleyeyim dedim. Bunlardan bir tanesi deniz kabuğuydu. Batan güneşin arkasında, şu zamana kadar hiçbir insanoğlunun görmediği bu kabuğun içindeki güzelliği görüyorsunuz yukarıda. Bu gizliliği gören ilk, belki de canlı olarak gören tek insanım. Bu tip şeyleri düşündüğümüzde, küçük sandığımız dünyanın aslında fiziksel açıdan değil ama içindeki barındırdıkları şeyler bakımından çok büyük olduğunu görüyoruz. Denizin altındaki karanlıkta, kimsenin varmaya cesaret edemediği dünyanın en uç noktalarında saklı kalan o kadar çok şey var ki. Bunları görmeden öleceğimizi bilmek kesinlikle üzücü bir durum.
Snorkel: Sahildeki çöpler arasında şnorkel bulmak sadece denizde kullanılabilen bir ürün olduğu için normal bir durum. Sahilde bırakılan/unutulan diğer eşyalar göz önünde bulundurulduğunda şnorkel biraz daha pahalı bir eşya sayılır. Nitekim pahalı olup olmaması, ya da denizde kullanılan bir eşya olup olmaması, vermek istediğim mesaj için pek de önemli değil. Diğer yazılarda da belirttiğim gibi, her ne türden bir şey olursa olsun, insan tarafından üretilen bir ürün doğayı eninde sonunda kirletiyor. Eldeki teknolojiyle bu durumun ortadan kalkması pek de mümkün değil gibi görünüyor.
Bira Kapağı: Erkekler arasında bira, yaz akşamlarının sohbet içeceğidir. Bir dostun derdi varsa gece vakti bir iki bira kapıp sahile gidilir. Sabahları da sahile giderken birilerinin gece orada bira içip dertleştiğini bilirsiniz çünkü içilen bira şişeleri veya kapakları oracıkta duruyordur. Sorun biralarda değil, insanlarda. Madem biraları lıkır lıkır içiyorsun, geri dönerken belediyenin etrafa milyon tane koyduğu çöp tenekelerinden bir tanesine neden atmıyorsun?
Göz Damlası Şişesi: Sahilde bulduğum ve beni biraz daha şaşırtan neslelerden bir tanesi bu. Temiz bir ortamda kullanılması gereken bu tip ilaçların sahil kenarlarında kullanılması sağlık açısından pek de iç açıcı değil. Bilindiği gibi kullanımdan önce ellerin temiz olması gerekiyor. Deniz kenarında ellerimiz ne kadar temiz olabilir orası mechul. Kullanımını geçtim, yani neden orada burada ilaç şişeleri görüyoruz? Sağlık konusunda dikkatli olduğumuz kadar çevre sağlığı konusunda da dikkatli olmalıyız.
Oyuncak: Önceki fotoğraflarda genel olarak çocuklarla ilgili nesneler bulunuyordu. Yine karşıma çıkan şeylerden bir tanesi oyuncak. Tek bir plastik parçasından bir şey olmaz diyip geçmemek gerekiyor. Bir ebeveyn olarak çocuklarımızı çevre kirliliği ve sağlığı konusunda bilgilendirmeli, onları geçmişte yaptıkları hatalardan ders çıkarmalarını sağlamalıyız. Çocukluğundan bu yana çevre bilinciyle yetişen bireylerin ileride de çocuklarına bu bilinci aşılayacağı kuşkusuz bir gerçek.
Şeker Jelatini: Bazı fotoğraflar için neler yazmam gerektiğini bilemiyorum. Çevreyi kirleten o kadar çok farklı tarzda nesneler var ki, bir sonraki fotoğrafta karşımıza ne çıkacağı mechul. Sahillerimiz yemek artıklarıyla dolu zaten. Plastik tabaklar, kaşıklar, içecek şişeleri, cam şişeler, plastik bardaklar… Yemekle ilgili hemen hemen her şeyi bulabiliriz sahillerimizde. Plastiğin denizde oluşturduğu kirliği kısa bir biçimde anlatayım. Dalgaların sahil kenarında biriktirdiği plastik yığınları kendi aralarında (ve ayrıca kumlar sayesinde) birbirine çarparak aşınmakta. Aşınan plastikler deniz yüzeyinde kalmakta ve kıyılarda yaşayan küçük balıklar tarafından renkli alacalı bir yemmiş gibi görünerek yenmektedir. Onlarca plastik tanesini yutan balıklar daha fazla dayanamayarak ölmektedir. Hayatta kalanlar da büyük balıklar tarafından yenmektedir. Büyük balık küçük balığı yer misali bu durum bir sirkülasyon içinde devam eder. Sonuçta besin zincirinin en sonunda yer alan insana kadar bu plastikler canlıdan canlıya aktarılır. Plastiği atan bir insandı. Plastiği yiyen de bir insan.
Deniz Gözlüğü: Sahilde bulabileceğiniz standart şeylerden bir tanesi. Şu küçük plastik parçasının ne kadar süredir denizde kaldığını bile tahmin edemiyoruz. Yıllarca sahildeki dalgaların gitgelinde kumlarla, taşlarla çarpışsa bile yok olamayacak bir eşya. Bir taş bile insan üretimi plastikten daha kısa sürede ufalanıyor. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda yüz yıl sonra doğmuş biri, sahilde yüzerken “bu da neymiş” diyebilecek. Ne için yapıldığını anlayamayacak belki de.
Kurşun Kalem: Sahil, deniz, kumsal demek tatil demek. Sahildeki bir kalem, “sahilde bulabilinecek çöpler” listesinde akla gelebilecek son şeylerden biri. Hammaddesi tahta olduğu için çevreye herhangi bir zararı bulunmuyor gibi düşünüyoruz. Doğal bir ürün olması, doğada çözünme süresinin başka şeylere göre daha kısa olmasını sağlıyor. Bu da çevreye herhangi bir zarar vermiyor. Tabi zarar vermemesi, bunları gönlümüz rahat bir şekilde etrafa saçabileceğimiz anlamına gelmiyor. Alıp çöpe atmak ne kadar zor olabilir?
Dondurma Kaşığı: Paylaştığım her fotoğrafın altına fotoğraftaki nesneyle ilgili yazı yazmak biraz sıkıyor açıkcası. Kurduğum basit cümleleri okumanızı istemezdim fakat söyleyecek söz bulamıyorum. Yapılması ve yapılmaması gereken şeylerin gayet basit olmasına rağmen insanların bunu anlayamaması, anlayanların da yapmaması bizi geri dönüşü zor olan bir noktaya getiriyor. İnsanların bilinçaltlarındaki “Sadece ben değilim” düşüncesi onları bu davranışlarını devam ettirmelerine yol açıyor. Dünya nüfusunu düşündüğümüzde durumun ne kadar ciddi olduğunu anlıyoruz.
Sarı Plastik Parça: Fotoğrafa bakınca ne olduğunu bile kestiremiyoruz. Bir oyuncağın ya da günlü hayatta kullanılan ürünlerin parçası olabilir. Daha ne olduğunu bile tahmin edemediğimiz şeylerin sahilde, denizde, yerlerde olması ülke insanlarının nasıl eğitimsiz olduğunu, eğitimli olanların da sadece kağıt üzerinde eğitimli olduğunun göstergesidir. Ayda bir kez ülke olarak belirli günlerde hep beraber sokaklara çıkıp apartmanımızın önünü temizlesek, hem imece usulünü tekrar hayata geçirmiş olur hem de temiz bir çevrede yaşamış oluruz. Gayet basit bir mantık ama ülke insanlarını düşününce ütopik görünüyor şu an gözüme. Ayda bir yarım saatini, bir saatini yaşadığı çevreye ayırmayan insanlıktan zaten hayır gelmez. İmece usulü bu tip işlerin yapılması hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak Türkiye’nin saygı seviyesini yükseltecektir. Yarının büyükleri bu vesileyle belki topluma daha yararlı olur.
Mandal: “Biz her zaman çamaşırlarımızı taa uzaklardan getirerek denizde yıkarız. Eski bir geleneğimiz. Kumsaldaki kalaslardan yapılma elektrik direklerine iki çivi çakar, ipimizi gerdiririz. Mandallarımızı hazırlar ve deniz suyuyla yıkadığımız çamaşırlarımızı kuruması için asarız. Biz mükemmel bir ülkeyiz. Sadece bizi biraz yanlış tanıyorlar. Bizi yargılıyorlar, halbuki biz her şeyi kendimiz için yapıyoruz. Kimseye zarar vermiyoruz. Çevreye binlerce yılda anca çözünebilen çöpler bıraksak bile.” diye düşünen beyinlerimize şunu sokmamız gerekiyor. Bu dünya sadece biz insanlar için yaratılmış olsaydı, şu an için bizi tehlikede bırakan şeylerin olmaması, faydamıza dokunan şeylerin dolup taşması gerekirdi. Sanki sadece bizimmiş gibi davranarak, yani bencillik yaparak başka canlılara – bitki olsun, hayvan olsun, farketmez – zarar veriyoruz. Bitkilerin hareket etmiyor olması, onların zarar görmediği anlamına gelmiyor. Etrafa bıraktığımız bu plastikler onlara da zarar veriyor. Sonuç olarak zarar veriyoruz ama insanlığın bencil kimliği hala bencilliğini koruyor.
Deniz Kabuğu: Deniz kenarında yürüyüş yaparken hemen hemen herkes toplamıştır, eminim. Sahile vuran dalgaların arasında öyle güzel parlarlar ki aslında eğilip almanıza neden olan etki de bu gösteriştir. Kendini “beni al, beni al” dermiş gibi oraya buraya atarlar, dalgaları bahane ederek. Alır, cebinize koyar, evinize götürür ve gözünüzün önünde bulundurursunuz. Sanki sizi her daim görmek ister bu deniz kabukları. Orada öylesine dururlar, kıpırdamadan televizyonun kenarında sizi izlerler ya da koltuğun yan tarafındaki masadan sizi keserler. Her türü kendine has güzelliğe sahiptir.
Deniz Kabuğu: Daha önce paylaştığım bir fotoğrafta, sahili kirleten onca şeyin arasında onu güzelleştiren şeylerin de olduğunu söylemiştim. Sahilde bulabileceğiniz en güzel şey – klasikleşen – deniz kabuğudur. Denizdeki ve gökteki dalgalanmaları simgeler. Şeklinin spiralli oluşu, gizli bir gücün var olduğunun göstergesidir. Bazı deniz canlılarına yuva olduklarını biliyoruz fakat bunun ötesinde denize nasıl bir faydasının olduğunu pek bilmiyoruz. Denizde milyonlarca deniz kabuğu var ve fiziksel olarak bunun denize kattığı belki de binlerce fayda var. Normal bir insan olarak bu faydalardan sadece birini biliyoruz.
Oyuncak Bardak: Paylaştığım fotoğrafların yüzde yetmişi çocukların oynadıkları oyuncakların parçaları. Dalgaların vurduğu yerlerde oynayan küçüklerin, kız çocuklarının, farkında olmadan dalgaların alıp götürdüğü plastik parçaları bunlar. Yüzü her zaman gülmeyi hakeden bir çocuğa neden oyuncağına sahip çıkmıyorsun diyemeyiz, çocuk sonuçta. Şuan aklıma geldi de, acaba belediyeler bu sahildeki çöplükler için herhangi bir çalışma yapıyor mu? Bu fotoğrafları çektiğim zamanlarda, sahilde büyük çöp kutuları vardı, fakat sadece insanların çoğunlukta olduğu yerlere koyulmuştu. İnsanlara “yere atma, çöpe at” mesajı vermek için o kadar çok çöp kutusu koymuşlar ki her yere, sanırsın insanlar gerizekalı ve her 5 saniyede bir burada bir yerde çöp kutusu olduğunu unutuyor. Ama yok, ben çocuklara kızmıyorum. Çünkü onlar beyinlerini yetişkinlerin kullandığından daha fazla kapasitede kullanıyorlar. Çocuk beyni gayet basittir. “Çöp, çöpe atılır” mantığını kabul eder ve o çöp kutusu nerede olursa olsun, gider atar – bazı yaramazlar hariç, onlar canavar.
Su Borusu: Su borularının fiziksel ve kimyasal çözünmesi diğer plastik ürünlere göre daha uzun sürüyor. Sonuçta üretiminde suya ve fiziksel şiddete dayanıklı plastik türleri kullanılıyor. Bu da ortalama ömrü 1000 yıl olan plastiğin daha uzun bir süre için saf plastik olarak kaldığı anlamına geliyor.
Sürpriz Yumurta: Çocukluğumuzun pahalı çikolatalarından bir tanesi bu yumurtalar. 1974’den beri satılıyormuş, İtalya’da Kinder Sorpresa olarak. Milyonlarca satıldığını düşünürsek çikolatası yenildikten sonra kalan plastik parçaların nerede olduğunu aşikar. Yukarıdaki fotoğrafta görülen plastik diğer 6 milyon kilogram plastikle birleştiğinde denizlerde ve okyanuslarda büyük bir plastik çöplüğü oluşturuyor. Denizlerdeki bu kirlilik yüzünden her yıl 1 milyon deniz kuşu ve 100 milyon memeli hayvan hayatını kaybediyor. Hindistan’da da her yıl 1000’e yakın çocuk su kirliliği yüzünden yaşamını yitiriyor. İnsanların bu umursamazlığı, dünyanın başka yerinde başka “canların” ölümüne neden oluyor.
Deniz Kabuğu: Daha önce paylaştığım bir fotoğrafta, sahili kirleten onca şeyin arasında onu güzelleştiren şeylerin de olduğunu söylemiştim. Sahilde bulabileceğiniz en güzel şey – klasikleşen – deniz kabuğudur. Denizdeki ve gökteki dalgalanmaları simgeler. Şeklinin spiralli oluşu, gizli bir gücün var olduğunun göstergesidir. Bazı deniz canlılarına yuva olduklarını biliyoruz fakat bunun ötesinde denize nasıl bir faydasının olduğunu pek bilmiyoruz. Denizde milyonlarca deniz kabuğu var ve fiziksel olarak bunun denize kattığı belki de binlerce fayda var. Normal bir insan olarak bu faydalardan sadece birini biliyoruz.
Deniz Kabuğu: Daha önce paylaştığım bir fotoğrafta, sahili kirleten onca şeyin arasında onu güzelleştiren şeylerin de olduğunu söylemiştim. Sahilde bulabileceğiniz en güzel şey – klasikleşen – deniz kabuğudur. Denizdeki ve gökteki dalgalanmaları simgeler. Şeklinin spiralli oluşu, gizli bir gücün var olduğunun göstergesidir. Bazı deniz canlılarına yuva olduklarını biliyoruz fakat bunun ötesinde denize nasıl bir faydasının olduğunu pek bilmiyoruz. Denizde milyonlarca deniz kabuğu var ve fiziksel olarak bunun denize kattığı belki de binlerce fayda var. Normal bir insan olarak bu faydalardan sadece birini biliyoruz.
Sünger: Albümün bir diğer parçası da sünger. Bu süngerin sahilde bırakılmasında kimin parmağı olduğunu tam bilmiyorum ama suçu balık avlamaya giden insanlara atabilirim. Büyük süngerleri sandalın içinde biriken suları dışarı atmak için kullanıyorlar ve bu da o süngerin parçalanıp kaybolan kısmı. Tabi denizin ortasında “Aman süngerimiz parçalanmış, bunu sakın denize atmayalım. Sahile varınca çöpe atarız” diyen biri yoktur heralde. Sonuç olarak bu sünger de sahili, denizi kirleten eşyalar arasında.
Oyuncak Parçası: Sahilde hemen hemen her türde oyuncak parçası bulmak mümkün. Çocukların sahilde unuttukları oyuncaklarının yanında yetişkinlerin geride bıraktıklarının pek bir önemi kalmıyor. Tabi işin ilginç tarafı şu. Miktar olarak düşünüldüğünde sahilde bırakılan çocuk eşyaları yetişkinlerinkinden fazla. Yetişkinlerin geride bıraktıkları eşyaların çeşitliliği ise çocukların bıraktıklarından fazla. Yetişkinlerin sahilde kullandıkları eşyalara bakınca (örneğin göz damlası şişesi) çocukların aslında daha masum oldukları gösteriyor.
Plastik Halat: Bu halatların ya da iplerin nereden geldiğini çok iyi biliyoruz. Sandallarla ya da teknelerle balık avına çıkan insanların denize zarar verdikleri kadar denizdeki canlılara da zarar verdiklerini biliyoruz. Hatta kıyıdaki hayvanlara bile zarar verebiliyorlar. Örnek olarak şu gördüğümüz plastikten yapılma ipler. Bu ipleri balıklar yem zannediyor ve gerçekten bu plastikleri afiyetle yiyorlar. Tabi yine aynı balıkçılar tarafından tutulan bu balıklar da insanlara satılıyor. İnsanlar da plastik atıklarla beslenen bu hayvanları afiyetle yiyorlar. Peki epey bir zaman sonra bu durum nelere yol açıyor? Kanser. Kanserin bir çok nedeni var tabiki fakat bunlardan en önemlisi yanlış beslenme. Kanser konusu çok uzun fakat bilinmesi gereken tek şey var o da zincirleme gibi görünen bu felaketi başlatanın da etkilenenin de bir insan olduğu. Bunun önüne geçebilmek yine insanların elinde.
Dart Oku: Kumsalda gezerken karşınıza çıkabilecek plastik çeşiti bellidir aslında. Tabi arada çok farklı şeyler de çıkabilir, ilaç şişeleri gibi. Farklı diyebileceğim plastiklerden bir tanesi görmüş olduğunuz dart oku. Kumsalda bir dart okunun neden bulunduğunu açıklamaya gerek yok. Bir şekilde gelmiş ve çevreyi kirleten diğer plastiklerin arasına katılmış.
Sarı Plastik: Ne olduğunu çözemediğim için Sarı Plastik olarak adlandırdım. Ne işe yaradığını, kimlerin kullandığını bilmediğim için pek bir şey yazmıyorum. Daha ne olduğunu bile anlayamadığımız neler çıkacak karşımıza.
Cam Şişe: Bunlar hep sahilde büfe açan işletmecilerin suçu. Dur bi dakika. Onların da suçu değil çünkü sahile yeteri kadar çöp kutusu yerleştiriyorlar insanlar yere atmasın da bu kutulara atsınlar diye. Büyük galonları ortadan ikiye ayırmışlar ve alt taraflarını çöp kutusu diye kullanmışlar. Halbuki yaklaşık 20 metre ötedebüyük metal çöp kutuları var. Hani şu apartmanların önünde bulunan kapaklı şeylerden. Adamlar bizim sahilde yüzmek için gelen insan profilini çözmüş, “bunlar üşengeç insanlar, 20 metre bile yürüyemeyecek kadar üşeniyorlar” demişler sanki denizde yorulmuyorlarmış gibi. Asıl yoğunluğu fazla olan ortamlarda hareket zor olur, fizik bunu söylüyor. Ya gerçekten bütün samimiyetimle yazıyorum şu yazıyı. Neyin kafasını yaşıyor bu insanlar? Çevreyi temiz tutarak ya da trafik kurallarına uyarak da zor işlerinizi yapmaya devam edebilirsiniz. Hani insanlar hayatın o acımasız hızlı akışında işlerini halletmeye çalışıyor ya, bu söylediklerime de dikkat ederek işlerini halledemiyorlar mı? Yani sadece birazcık dikkat ile belki onlarca yıl ileri gidebiliriz. Buna dikkat ederken gösterdiğimiz çaba, yıllar geçtikçe bu durumu kanıksayacağımız için bizi hiç yormuyormuş gibi hissederiz. Hatta hissetmeyiz bile. İşte bu hissetmediğimiz anda onlarca yıl ileri gitmiş oluruz. Düşüncenize, her yerin temiz olduğunu, hiçbir yerde çöp kırıntılarının olmadığını… Hem sağlıklı bir çevre edinmiş oluruz hem de huzurlu bir yaşam sürdürürüz.
Plastik Bardak: Sahilin hemen sonundaki dalgakıranın üzerinde dolaşırken bulduğum çöp ögesi. Balıkçılar dalgakıranın en sonuna gidip oltalarını rastgele sallıyorlar, artık ne gelirse diye. Yanlarında getirdikleri çantalarında yok yok. Hatta saatlerce taşa oturmamak için katlanabilir sandalyelerini bile getiriyorlar. Çanta her şey var, elimde olta, altımda sandalye, üstümde kapüşonlu ceket, eksik olan tek bir şey var. İçecek! Bir elinde olta, diğer elinde Pepsi kola iyi gider hani hafif esen rüzgarın karşısında. Buraya kadar güzel de işin bittikten sonra geride bıraktıkların? Sana yarayacak bütün eşyaları alıyorsun, işine yaramayanları orada bırakıyorsun sanki geri dönmeyecekmişsin gibi. Bugün gittin, yarın geleceksin. Bir sonraki gün geldiğinde ortanın pislik içinde olması gerçekten de içten içe rahatsız etmiyor mu? Başkalarını pes geçiyorum, zaten kendini düşünme aşamasını geçtikten sonra sırada başkasını düşünme aşaması geliyor. Kendin de mi rahatsız olmuyorsun? Aynı şeyin başkası tarafından yapıldığını gördüğünde küplere biniyorsun, bunu biliyorsun, sen niye yapıyorsun? Yapma arkadaş. Etrafı kendininmiş gibi sahiplen ve kendi kendinin uyarıcısı ol.
Kuş Tüyü: Kuşları diğer canlılardan hep ayrı tutmuşumdur. Benim için kuş demek, özgürlük demektir. İki kanat çırpışında dünyaları dolaşır, bütün gün, gün batımını izleyebilirler. Güneşin hiç batmadığı bir gün bile geçirebilirler. Kendilerine has iletişimleri, sistemleri vardır. Uzun zamandır gözlemlediğim ve onlarla birlikte yaşadığım için biliyorum. Zaten bloguma (canergz.com) biraz göz gezdirmiş olan biri, kuşları sevdiğimi blogun hemen altındaki “Birds are infinite” yazısını görmüştür. Doğanın mükemmel yaratıkları.
Fotoğraflarımı çekmeden önce sahilde uzun bir yürüyüş yaptım. Gemilerdeki sonar gibi etrafıma baktım, ilgi çekici çöpler var mı diye. Bazıları bildiğimiz sıradan çöpler, kağıt, plastik şişe, poşet torba, şişe kapakları gibi. Bunların fotoğrafını çekmektense (ki şişe kapaklarının fotoğrafını çektim) daha ilginç şeylerin fotoğraflarını çekmeliyim diye düşündüm. Sanırım sahilde 2 kilometre yürüdüm. Karşıma çıkan ilginç çöpleri poşetime koydum. Bazı insanlar bana bakıyordu, “napıyor bu salak” dermişçesine. Tabi insanın bir amacı olunca kimin ne dediği umrunda olmuyor. Toplamaya devam ettim. Evin bulunduğu apartman görünmeyinceye kadar devam ettim yürümeye. Geri döndüm ve aşağıdaki kayalıkların önünde poşetimi açtım. İçindeki çöpler yukarıda gördüğünüz fotoğraftakiler. Fotoğrafları çektikten sonra o rüzgarlı ve uzun yürüyüşün buna değdiğini anladım.
Fotoğraflarımı çektiğim yer Mersin’in Erdemli ilçesine bağlı olan Kocahasanlı Mahallesi. Kendi halinde, çok fazla insanın bulunmadığı, genelde emekli insanların takıldığı nacizade bir yerleşim yeri. Sonbahar aylarında sırf gün batımını izlemek için bile gelinir şu kayalıklara. Uzun sahilinde yürüyüş yaparken, hafif esen rüzgara önlem olarak giydiğiniz kapşonlu ceketiniz ve yürürken dinlemek için yanınıza aldığınız kulaklığınızla güzel bir günbatımı izleyebilirsiniz.
Beni evindeymiş gibi hissettiren, ağırlayan Erol Kocaarslan, Cemile Kocaarslan ve Cansu Kocaarslan Bilik’e çok teşekkür ederim.
İyi ki varsınız!
4 Yorum
resimlerinizin netliğine bayıldım özellikle de konu başlığınıza 🙂
Gülcan merhaba,
Çok teşekkür ederim 🙂 Fotoğrafları ve başlığı sevmene sevindim 🙂
Saygılarımla,
Caner.
Merhabalar, konu başlığına farklı bir görsel ararken rastladım.Toplumumuzda ”üşengeçlikle” süre gelen çöp atma, bırakma sorunu var.Birçok kişi,kurum,kuruluş bu konuda bilgilendirme yapıyor fakat sizin bu konudaki çalışmanız birçok çalışmayı geçmiş durumda. Benim bulunduğum yer ise Çıralı, burada da aynı şekilde şikayetlerimiz var.Yaz dönemlerinde gelenlere sürekli bir uyarı içerisinde olmakta mümkün değil.İnsanlara temiz bırakmak adına bu çalışma ile bir şeyler aşılamaya çalışmışsınız, ellerinize sağlık.Başarılar.
Güzel günler diliyorum.
Merve merhaba,
Yorumun için çok teşekkürler. Bu gösterdiğim fotoğraflar kirliliğin sadece belirli bir kısmı yansıtıyor, hatta daha da küçük bir kısmı yansıtıyor. Okyanuslara bakıldığında durum içler acısı.
Toplum olarak çevre konusunda kötü bir durumdayız. Devlet kurumlarının kamu spotu yayınlaması ya da para cezası kesmesi bu duruma bir çözüm getirmiyor. Çözüm eğitim diyeceğim ama o da yeterli değil. Etrafı kirleten insanların arasında ülkedeki en iyi üniversitede okumuş ya da gayet entellektüel insanlar da var, cahili, okumamışı olan da.
Çöpleri evlerde kayıt, plastik ve diğerleri şekline ayırmak gerek. Bunu insanlar ilk başlarda yapacaklar sonra fire vereceğiz ama sonrasında insanlar birbirinden göre göre, birbirini ayıplaya ayıplaya ya da özene özene bu düzene geçeceğiz. Almanya’nın nüfusu Türkiye’nin nüfusundan fazla. Neden onlar yapıyor da biz yapmıyoruz? Almanların ekonomisi bizden daha güçlü olmasına rağmen bunu düşünüyorken biz neden bekliyoruz?