Bugün internette gezinirken karşıma yabancı kaynaklı bir haber çıktı. Haberde Kanadalı iki ev arkadaşının bir yıl boyunca çok az şey alarak binlerce dolar tasarruf ettiği anlatılıyordu. Up (Yukarı Bak) filminde, balonları patlayan yaşlı adamın evdeki gereksiz eşyaları aşağı attığı gibi bu insanlar da hayatlarından gereksiz gördükleri eşyaları çıkarabilmeyi başarmışlar. Eşyaların yanında bazı davranışlarından da vazgeçmişler. Forbes’in yaptığı haberde:
A little over a year ago, Geoffrey Szuszkiewicz, a 31-year-old accountant in Calgary, began analyzing his monthly spending. What he saw, he says, was eye-opening: “I was spending so much every month, no matter how much I made it never seemed like I was getting ahead. It was typical lifestyle creep.”
Around the same time, his good friend Julie Phillips, 29, a communications advisor at the University of Calgary, was about to move into a new apartment when it fell through. “Geoff said, ‘You can move in with me, but I only have a bedroom for you to rent,” she says. “The rest was packed with his stuff. So I got rid of over 80% of my stuff within three days.” (She was thinking she might move in a year and if so, she’d have to get rid of many of her belongings then.) But then she had a meltdown. “I was like, ‘Oh my god. What did I do?’ And then I was like, ‘Why do I need things anyway?’”
Bir yıldan kadar önce, Calgary’de muhasebeci olarak çalışan 31 yaşındaki Geoffrey Szuszkiewicz, aylık masraflarını hesaplamaya başladı. Gördüğü şey dediğine göre şaşırtıcıydı. “Her ay çok fazla harcıyorum. Ne kadar kazandığımın bir önemi yok, sanki hiç ilerleyemiyorum. Tipik bir hayat şartları saçmalığı.”
O sıralar, arkadaşlarından biri olan Julie Phillips, 29, Calgary Üniversitesi’nde iletişim danışmanı, kontratı bittiği için yeni bir daireye taşınmak üzereyken “Geoff” Julie’yi kendi evine çağırdı. “Ancak sadece bir yatak odam var kiralayabileceğim.” dedi. “Geri kalan odalar Geoff’un paketlenmiş eşyalarıyla doluydu. Bu yüzden üç gün içinde eşyalarımın %80’inden kurtulmalıyım” dedi. (Bir yıl içinde taşınabileceğini düşünüyordu, çok erken olduğu için bütün eşyalarından kurtulmak zorundaydı.) Daha sonra bütün eşyalarını bıraktı. “Tanrım, ne yaptım?” “Niye bu kadar eşyaya ihtiyacım var ki?”
Bir müddet sonra bu iki ev arkadaşı yıl içinde yaptıkları tasarruflar sayesinde 42 bin dolar ve 14 bin dolar biriktirmişler. (Rakamların arasında büyük fark olmasının nedeni birinin diğerinden daha çok kazanıyor olması.)
Lifehack‘i bilenler vardır. Sitede genel olarak hayatı kolaylaştıran önemli bilgiler takipçilerle paylaşılıyor. Lifehack’in dikkatimi çeken yazılardan bir tanesi de şuydu: 6 Easy Tips for Living with 100 Items or Less. Yazıda, insanlara 100 eşya ya da daha azı ile yaşayabilmenin püf noktalarından bahsedilmiş. Biraz daha okuyunca aklıma, lüks evlerinden vazgeçip küçük mütevazi evlere taşınan insanlar geldi. Paraya para demeyen bu insanlar, ihtiyaçları bile olmayan binlerce şeyi almanın saçmalığını farketmiş olmalılar ki sade, az eşyalı evleri tercih etmeye başlamışlar.
Biz de hala para kazansak da şunu alsak bunu alsak demenin peşindeyiz.
Bu insanların peşinde oldukları bir şey var. O da fiziksel kazanımlar değil, zihinsel, duygusal kazanımlar. Bu yüzden eşya almaktansa kendilerini geliştirebilecek aktivitelere paralarını harcıyorlar. Mesela yoga dersleri alıyorlar. Yemek kurslarına gidiyor, ilk yardım eğitimi alıyorlar.
Bu duruma kendimden örnek vereyim.
- Üstüme başıma pek bir şey almam, genelde temiz olmak koşuluyla hep aynı şeyleri giyerim. Önemli olan temiz ve düzgün olmak bana göre. Tepenizde dikilip “Farklı şeyler giymek zorundasın” diyen birileri yok sonuçta.
- Mümkün olduğunca evde yemek yemeye çalışırım. Dışarıda yediğim yemeklerin çocuğunun sağlıksız (hazır gıda) olduğunu ya da gereksiz pahalı olduğunu biliyorum. Hepimiz biliyoruz.
- Gazlı içeceklere, cips, bisküvi tarzı şeylere para vermeyi bıraktım. Arada sırada ice tea içiyorum. O da haftada maksimum bir iki şişe.
- Kısa mesafelerde kesinlikle otobüse binmiyorum. Bu şekilde hem yürüyüş yapmış oluyorum, hem de o parayı daha uzun mesafelerde kullanacağım otobüs bileti için saklıyorum. Katlanır bisikletim var, yürüme mesafesi uzak olan yerlere onunla gidiyorum, gayet pratik)
- Cep telefonu hattı için aylık 40 lira ödüyordum. Daha sonradan farkettim ki kullandığım tarifeye yakın daha ucuz tarifeler var. Hemen ona geçtim. Şimdi ayda 20 lira ödüyorum. Yıllık 240 lira karım var. Bu karı aldığım bisikletin fiyatından düşüyorum. Sırf daha fazla internet kotası kullanabilmek için, kullanılmayan yüzlerce dakika ve SMS’lere para ödemek mantıksız. Sonuçta artık her yerde Wi-fi var. Bedava, kullanın.
- Kişisel bakım ürünlerine pek para harcamıyorum. Zaten kimyasal şartlarda yapay olarak üretilen bu ürünleri oramıza buramıza sürmenin pek bir açıklaması yok. Kötü kokulardan arınmak için en etkili yöntem dışarıya çıkmadan önce duş almak ve temiz elbiseler giymek. Sıkılan o parfümler terle birleşince daha da öldürücü oluyor, durumun farkındayız.
Özetlersem, insanoğlu her türlü şarta dayanabilen bir varlık. Az eşyaya da dayanabilir, küçük evlerde de yaşayabilir. En yakın olduğu insanın eksikliğine bile dayanabilen insan, eminim her şeye dayanabilir, alışabilir.
Bir yazar olan Joseph Golstein’in şöyle bir anlatımı var:
Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkartması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkamaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında maymunu tutsak eden birşey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.
Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.
1 Yorum
Çok güzel bir makale eline sağlık canım