İstanbul

Büyükada Gezisi

16 Ekim 2016

Büyükada

Büyükada’ya gitme fikrini Adana’dan gelen bir arkadaşım sundu. Uzun zamandır gitmeyi düşünüyordum ama yalnız başıma gitmeyi gözümde büyüttüğüm için devamlı erteledim. Çok fazla gezmiş olmanın verdiği bıkkınlık yüzünden gezmeyi sevmiyorum artık. Neyse, 18 Ağustos günü Adalar’a gitmeden önceki akşam adada nereleri gezmek istediğimizi araştırdık. Önceki gün deli dana gibi etrafı dolaştığımız için ayaklarımıza kara sular inmişti. Bu kez bir harita düzenledik ve gidilecek rotaları belirledik. Normalde adada “gidilmesi gereken” olarak belirtilen çok fazla yer var fakat biz görmek istediklerimizi ve “görmeden gitmeyin” denilen yerleri listemize ekledik. Eleye eleye listedeki mekanlar parmakla sayılabilecek sayıya düştü. Sonunda aşağıdaki haritayı çıkardık.

Ekran Resmi 2016-08-29 02.55.43

Büyükada’ya Beşiktaş İskelesi’nden gitmek istedik ama vapuru kaçırdığımız ve bir sonrakini de bekleyecek kadar vaktimiz olmadığı için Kadıköy’den aktarma yaparak gittik. Kadıköy’den Büyükada’ya 6 lira karşılığında son dakikada yakaladığımız vapurla gittik.

Adaya giden vapur saatlerini şuradan bulabilirsiniz.

Yaklaşık 45 dakikada Kınalıada’ya gittik, oradan 15 dakika içinde Büyükada’ya vardık. İstanbul’un belki de en çok sevdiğim yanı, vapurla seyahat etmek.
Büyükada - 1

Fotoğraftaki yer Büyükada İskelesi. Vapurla geliyorsanız burada iniyorsunuz. Fakat bizim gibi vapurla geldiyseniz biraz ilerisindeki küçük iskelelerde iniyorsunuz. Büyükada İskelesi’nden indikten sonra karşınıza direk adanın çarşısı çıkıyor.

İlk önce genel bilgileri vereyim. Adalar Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada gibi irili ufaklı 9 adanın birleşiminden oluşmuş bir takım adadır. Hatta İstanbul’un bir ilçesi. Bizanslılar İstanbul’u başkent yaptıktan sonra Bizans kralları adaları hem sürgün yeri hem de manastır bölgesi olarak ilan etmişler. Bizans kralı II. Justin’in Büyükada’ya saray yaptırmasından sonra bu adaya kilise ve manastır yapımı artmış. 8. yy’dan sonra din adamları, rakip olarak görülen kraliyet ailesi akrabaları, tahtı ele geçirmeye çalışan prensler, hatta bazı imparatorlar bile kaçması mümkün olmadığı için adalara sürgüne gönderilmiş, uzun yıllar boyunca işkence görmüşler. Bizans’ın yönetimi altına girmeden önce, adalar, kiliselerdeki ganimetler yüzünden defalarca işgal edilmiş.

Adalar, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’un tam olarak kuşatılmadan 42 gün önce Osmanlı hakimiyetine girmiş. O zamanlar Büyükada hariç diğer adalar korunmasızmış ve Osmanlı donanması bu adaları ele geçirdikten sonra Büyükada’nın sınırına dayanmış. Kale surları ile çevrili olan Büyükada büyük bir direnişten sonra yenik düşmüş. Uzun bir süre Rumların yaşadığı adalara, daha sonradan Karadeniz’den getirilen Türkler yerleştirilmiş.

1562 yılında ortaya çıkan veba salgınında Osmanlı’daki bazı zenginler, salgından kurtulabilmek için bu adalara yerleşmişler. Zaman zaman Ege adalarından gelenler olmuş, 19. yy’da Ermeniler de adaya yerleşmiş. Daha sonra zengin ve nüfuzlu Rum beylerinin, patriklerin, bankerlerin, Fransız ve İngiliz tüccarların, elçilerin mülkiyeti altına girmiş. 19. yy’ın ortalarına doğru adanın canlanması için küçük vapur seferlerinin yapılmış ve bu sayede adanın nüfusu artmaya başlamış. Tanzimat döneminde Avrupalıları özenen bazı devlet adamları da burada yazlık ev satın almaya başlamış. Birinci Dünya Savaşı’nda müslüman ile hristiyan kesim karşı karşıya gelmişler.

Cumhuriyet döneminde İstanbul İngilizlerden alındıktan sonra adadaki Rumlar göç etmişler ve geride boş lokantalar, pansiyonlar ve dükkanlar kalmış. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün de çabasıyla tekrar eski canlılığına kavuşmuş. Atatürk 1928 yazından itibaren her yıl Büyükada’daki Yat Kulübü’ne gelerek burada dinlenmiş.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’un zenginleri buralarda arsalar alıp ev yaptırmaya başlamış.

Büyükada’da yaklaşık 8500 kişi yaşamakta. Bu sayı bir ada için gerçekten çok yüksek.

Büyükada - 2

Çarşının içinden etrafa baka baka Büyükada İskelesi’ne kadar yürüdük. Sağlı sollu hemen hemen her şey bulabilirsiniz. Büyükada’yı birkaç lokantanın, küçük bakkalların, kıraathanelerin olduğu bir ada olarak biliyordum. Meğer daha da fazlası varmış. Dominos Pizza bile var, düşünün artık.

Ada halkı, ihtiyacı olan ne varsa işte gördüğünüz bu caddedeki dükkanlardan karşılıyor.

Büyükada - 3

Gördüğünüz yer İskele Meydanı. Eğer sabah erken vakitte geldiyseniz meydanın üzerinde bulunan mekanların birinde güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz. Lokantalara girmeden önce mutlaka fiyatlarını sorun. Kahvaltıdan sonra üzerine bir bardak soğuk su içmek zorunda kalabilirsiniz.

Büyükada - 4

Yukarıdaki fotoğrafa göre hemen sol tarafta tarihi Prinkipo Dondurmacı var. Adalara gelir gelmez yapmanız gereken şeylerden biri de buradan dondurma almak.

Büyükada - 5

Tam hatırlamıyorum ama yaklaşık 10 liraydı sanırım. Pek bir özelliği yok ama yine de adadan ayrılmadan alalım dedik.

Büyükada - 6

Adaların en çok beğenilen özelliği tarihi evleri.

Büyükada - 7

Büyükada - 8

Büyükada - 9

Büyükada - 10

Büyükada’daki evlerin fiyatları tahmin edileceği üzere epey pahalı. Orta düzey bir yalının fiyatı yaklaşık 2 milyon dolar civarında. Şu an satılık yalılar da var fakat anladığım kadarıyla artık kimse İstanbul’da kullanamayacağını bildiği yalılara yatırım yapmıyor. Hani zengin olsam, 2 milyon dolarımı bu yalılardan bir tane almak için harcamazdım. Çünkü buradaki yalılarda oturmanın hiçbir manası yok. İstanbul zaten yazlık bir şehir değil. Parası olan da Bodrum, Alaçatı yapıyor geliyor. Yazlık bir ev sahibi olmak isteyen zenginler de oralara yapıyor yatırımlarını. Yani İstanbul’da yazlık yalı almak tamamen salaklık.

Büyükada - 11

Büyükada’da az sayıda kamu taşıtının dışında, motorlu taşıt kullanımı yasak olduğu için ulaşım faytonlar vasıtasıyla sağlanıyor. Gelen turistler genelde meydana yakın yerlerden bisiklet kiralıyorlar. Adada yaşayanlar ise, 3 tekerlekli elektrikli bisikletlerle ulaşım sorunlarını gideriyorlar.

Ulaşımın faytonlarla yapılmasının olumsuz yönü yolların at boku kokması 🙂 Yürüdükçe o kadar çok içinize siniyor ki bir müddet sonra kokuyu alamamaya başlıyorsunuz.

Büyükada - 13

Adadaki en ilginç evlerden bir tanesi. Daha önce bu kadar heykeli bir arada Viyana’daki Kunsthistorisches’te bile görmedim. Evin ön tarafında bu kadar heykel varken, arka tarafını siz düşünün.

Büyükada - 14

Büyükada - 25

Aya Yorgi Kilisesi’ne giderken meydandan kiralanan faytonlar yolun ancak bu kısmına kadar ilerleyebiliyorlar. Normalde tepeye çıkartan eşekler olurmuş fakat gittiğimizde öyle bir hizmet yoktu. Olsa da binmezdim zaten. Hayvan o yokuşta insanları nasıl yukarıya çıkarıyor merak ediyorum.

Lunapark gazinosuna gelene kadar epey bir yorulduk. Alanın sağ tarafında renkli şeyler satan insanlar var. Bunlardan bir tanesi ile uzun uzun konuşma fırsatımız oldu.

Büyükada - 15

Adaya gelenler kiliseye çıkmadan önce bir dilek dilerler ve diledikleri ne ile ilgili ise gördüğünüz kapların içinden küçük bir eşya alır. Dileğini diler, 1 lira olan muska/tılsım adı her ne ise, onlardan alır ve Aya Yorgi Kilisesi’nin yolunu tutarlar. Adadan ayrıldıktan sonra da bunları yanlarından ayırmazlar. Dilekleri tuttuğu zaman buraya gelip aldıkları kişilere baklava dağıtırlarmış. 🙂 Tabi bu işin şakası.

Büyükada - 16

İstanbul’a geldiğimden beri iş aradığım için sadece iş ile ilgili bir dilek diledim.

Büyükada - 17

Meydandan yukarı çıkmak gerçekten çok yorucu. Adaya gelmeden önce mutlaka spor ayakkabılarınızı giyin. Şanslıyız ki yol tamamen boş. Yılın bu zamanları (Ağustos-Eylül) gördüğünüz yok Arap turistlerden geçilmiyormuş.

Yaklaşık 150 metre kadar yukarı tırmanıyorsunuz, sonra da aşağıdaki manzaranın zevkini çıkarıyorsunuz.

Büyükada - 18

Adada çok zengin olunca yelkenler tekneler de göze çarpıyor. Adanın sağ tarafını görüyorsunuz, sol tarafında da buna benzer küçük bir liman ve sahil var.

Büyükada - 19

Aya Yorgi’ye çıkana kadar epey bir vakit harcadık. Adakule ve kiliseden sonra gideceğimiz tek bir durak kalmıştı. O da Rum Yetimhanesi. Bu yapı, 1899 yılında Fransızlar tarafından otel olarak yapılmış. Fakat gerekli izinler alınamamasından dolayı Rum bir kadına satılmış. Bina boş olmasına rağmen hala Rum Ortodoks Patrikhanesi kontrolü altındaymış. Bina, Avrupa’nın en büyük, Dünya’nın da ikinci büyük çok katlı ahşap yapısıymış. 

Yetimhaneye ulaşabilmek için en az kiliseye geldiğimiz yol kadar yokuş çıkacaktık. Bunu göze almadan, yetimhaneyi pas geçtik. Zaten görülecek pek bir şey yokmuş, uzaktan görmek de yetiyor.

Büyükada - 20

Aya Yorgi Kilisesi/Manastırı, resmi olarak 1751’de Saint George adına inşa edilmiş. Özellikle yılın iki dönemi ziyaretçi akınına uğruyormuş, 23 Nisan, 24 Eylül. Bir çok kez yağmalanan ada, Bizans döneminde işgal edilince adanın papazları kilisedeki kutsal eşyaları saklamak için onları toprağın altına gizlemişler.

Bir gün, Aziz Yorgi, adadaki bir çobanın rüyasına girer ve kilisenin toprağında kutsal eşyaların olduğunu, yokuşu çıkarken çan sesini duyduğu an olduğu yerde durup toprağı kazmasını istemiş. Bir kaç kez daha aynı rüyayı gören çoban bu kez Aya Yorgi’nin talimatını uygular ve kutsal sayılan Saint George heykelini bulur.

Büyükada - 24

23 Nisan ve 24 Eylül’de buraya gelecek olanların oluşacak izdiham için dikkatli olması gerek. Patikanın sol tarafı uçurum olduğu için kendinizi adanın dibinde bulabilirsiniz.

Büyükada - 21

Hızır İlyas Tepesi’nde bulunan Adakule yangın söndürme ve seyir kulesi olarak kullanılıyor. Aya Yorgi’ye çıkarken hemen sağ tarafta yer alıyor. Kapısındaki “giriş yasaktır” ibaresine rağmen çok fazla kalabalık olmadığı için biz hemen çıktık. Adakule’den İstanbul’un Anadolu yakası aşağıdaki gibi görünüyor.

Büyükada - 22

Adakule’yi de ziyaret ettikten sonra saat 6’daki vapuru yakalayabilmek için hızlı bir şekilde aşağıya doğru indir. Ayaklarımızda derman kalmamıştı. Eğer Büyükada’nın her yerini gezmek istiyorsanız kesinlikle sabahın erken saatleri gelmenizi öneririm. Çünkü çok fazla yer var ve bu yerler birbirlerinden uzak. Mesela Aya Yorgi’ye çıkmak istiyorsanız kafadan 2 saatinizi ayırmanız gerek. Tabi faytonla gidiyorsanız 1 saatinizi alacaktır.

Bana göre Büyükada’nın en güzel yeri çarşısı ve sahilleri. Çarşısındaki o renklilik, insanların taburelerde birşeyler yemeye çalışması, kadınların yaptığı alışverişler tam bir pazar havasında, çok sıcak. Adalardan yapılacak en son sefer yanlış hatırlamıyorsam saat 7’de. Biz geç kalmamak için saat 6’daki vapura bindik.

Büyükada - 27

Büyükada’dan Kınalı Ada’ya oradan da Kadıköy Vapur İskelesi’ne geldik. Beşiktaş’tan direk giden büyük vapurlar da var fakat bizim saatimize uymadığı için onu beklemedik.

Büyükada - 29

İstanbul’u bu yüksek binalar nasıl esir almış, net bir şekilde görüyoruz. Aslında bu durum sadece İstanbul’da yok, Avrupa’nın bir çok tarihi şehirlerinde de durum bu şekilde. yüksek yapıların şehirlere daha modern bir hava kattığını düşünenler de var. Fay hatlarının İstanbul’un etrafından geçtiği bilinmesine rağmen nasıl oluyor da bu kadar yüksek binalar yapılmasına izin veriliyor. Kaldı ki 5 katlı binaları bile yıkılabilecek büyüklükte bir deprem beklenirken.

Büyükada - 30

Dönüşümüzü Kadıköy’den Eminönü’ne yaptık. Arkadaşımın Galata Kulesi’ne olan hayranlığı beni de etkilemiş gibi duruyor. Çektiğim fotoğrafların yarısından çoğunda Galata Kulesi var.

Büyükada - 31

Büyükada gezimiz çok yorucu geçti. Yaklaşık 4 saatlik bir gezi sonucunda Büyükada’daki gezilmesi gereken bazı yerleri gördük. Açıkçası bu kadar şeyi görmek bize yetti. Herkesin adalar adalar diye tutturduğu kadar yokmuş aslında.

Bir tavsiye: gezmek isteyeceğiniz yerleri haritadan işaretleyip ona göre gidin. Yoksa hem fazladan yürümemiş olursunuz – ki adada çok yokuş var – hem de zamandan kazanç sağlamış olursunuz.

Büyükada’yı gezmemde vesile olan arkadaşım Buket’e teşekkür ediyorum.

Yorum Yok

Cevap Yaz